NAİL TAN
ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVÎ VE GÜNÜMÜZDEKİ İZLERİ SEMPOZYUMU
3-18 Kasım 2015 tarihlerinde Paris’te düzenlenen UNESCO 38. Genel Konferansında alınan karar üzerine 2016 yılı, T.C. Hükûmetinin teklifi ve Azerbaycan, Kazakistan’ın desteğiyle Hoca Ahmed Yesevî (1093-1166) ve Ord. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü (1890-1966) Yılı ilan edilmişti. Köprülü, 1918 yılında yazdığı Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919) eserinde, Ahmed Yesevî’yi ilk defa bütün yönleriyle incelemiş, Anadolu dinî tasavvufi halk edebiyatına ve başta Bektaşilik olmak üzere tarikat kültürüne etkilerini ortaya koymuştu. 2016 yılında, böylece inceleyenle incelenen şahsiyet, mutlu bir tesadüf sonucu bir araya getirilmiş oldu.
2016 yılında Hoca Ahmed Yesevî’yle ilgili Türk dünyasında pek çok konferans, panel, sempozyum ve kongre düzenlendi. Son bilimsel toplantılardan biri, Kazakistan’ın eski Yesi, şimdi Türkistan şehrindeki Ahmet Yesevî Üniversitesinde 3-4 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
“Hoca Ahmed Yesevî ve Günümüzdeki İzleri” konulu uluslararası sempozyum, T.C. Başbakanlık TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı)’nın maddi desteğiyle merkezi Hacıbektaş ilçesinde bulunan kamu yararına çalışan dernek statüsündeki Hacı Bektaş Velî Kültür Derneğince, Ahmet Yesevî Üniversitesi Rektörlüğü işbirliğiyle düzenlenmişti. Üniversite, Ankara’daki mütevelli heyet vasıtasıyla yönetilmekte. 1990’lı yılların başında, güç şartlarda kurulmuş (1992) ama bugün 7.200 öğrencisiyle Türkistan şehrinde T.C.nin gurur kaynağı bir üniversite durumuna gelmiş. İki yöneticisi var. Kazakistanlı Rektör Prof. Dr. Valihan Abdibekov ve Türkiye’den Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış.
Sempozyum, 3 Kasım 2016 Perşembe günü saat 10.30’da Üniversite Kültür Merkezinin muhteşem salonunda açılış töreniyle başlayacaktı. Tören öncesi, kayıt için merkezin ana kapısından girdiğimizde millî kıyafetler giymiş kız öğrenciler ve Kazak halk müziği topluluğunca karşılandık. Türkiye’den iki TİKA görevlisi (Hüseyin Ergezen, Zeynep Bayrak) dâhil 19 katılımcı, bu güzel karşılamadan çok hoşnut olduk. Açılış töreninde millî marşlardan sonra sırasıyla Rektörler Prof. Dr. Valihan Abdibekov ve Prof. Dr. Mehmet Kutalmış, Hacı Bektaş Velî Kültür Derneği Genel Başkanı Mustafa Özcivan ile Dünya Söz Akademisi Başkanı Hayrettin İvgin birer konuşma yaparak sempozyumun düzenleniş amacını, konusunu, beklenen bilimsel katkıyı dile getirdiler. Protokol konuşmalarının ardından iki açılış bildirisi sunuldu:
Prof. Dr. Dosay Kenjetay: Din Fenomolojisi Açısından Yesevilik Kültürünün İzleri
Hayrettin İvgin: Anadolu’daki Hoca Ahmed Yesevî Ocağı ve Âşık Teslim Abdal.
Bu bildirilerin ardından sempozyumun düzenlenmesinde hizmeti geçenlere plaket verildi. Katılımcılar, yanlarında getirdikleri kitaplarını üniversite kitaplığına konulmak üzere Rektörlere teslim ettiler.
Öğle yemeğinden sonra, bildirilerin sunulacağı oturumlara geçildi. Oturumlar, tek salonda düzenlenmişti. Katılımcılar, böylece birbirlerini dinleyip tartışmalarakatılma imkânına sahip oldular.
Türkiye’den 16, Kazakistan’dan da 8 bilim insanının katıldığı sempozyumun 3-4 Kasım 2016 günleri, beş oturumunda sunulan bildiriler sırasıyla şunlardır:
Bildirilerin sunulup tartışılması tamamlandıktan sonra, 4 Kasım 2016 Cuma günü saat 16.00’da Kapanış Oturumu için tekrar Kültür Merkezinin büyük salonunda toplanıldı. Öğrenciler ve öğretim üyeleri açılışta olduğu gibi salonu doldurmuşlardı. Rektör Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eren’in yönettiği bu oturumda Prof. Dr. Celal Demir, Hayrettin İvgin ve Mustafa Özcivan sempozyumu değerlendirdiler. Sunulan bildirilerde ileri sürülen yeni bilgi ve yorumlar üzerinde durdular. Hacı Bektaş Velî Kültür Derneği Genel Başkanı Mustafa Özcivan, düzenleyicilere ve katılımcılara teşekkür ederek, bildirilerin en kısa zamanda yayımlanacağını belirtti. Katılım belgelerinin takdimi ve toplu fotoğraf çekiminden sonra sempozyumun bilim bölümü güzel bir konser ve halk oyunu gösterileriyle sona erdi.
5-6 Kasım 2016 Cumartesi ve Pazar günleri, sempozyumun kültürel geziler programı uygulandı. Üniversite Otelinin hemen yanı başında Hoca Ahmed Yesevî Parkı’nın ortasında Timur’un 1403-1405 yılları arasında yaptırmaya başladığı ancak tamamlayamadığı Hoca Ahmed Yesevî Türbesi ve Dergâh Külliyesi bulunuyordu. Türbe ve dergâhı, Türkistan’da otele yerleştiğimiz ilk gün 2 Kasım 2016 Çarşamba günü ziyaret edip gezmiştik. Ancak, bilinçli geziyi 5-6 Kasım 2016 tarihlerinde iki üç defa yaptık. Türbe, 1992-2000 yılları arasında T.C. Başbakanlık TİKA tarafından büyük emek ve para harcanarak restore edilmiş, müze olarak düzenlenmişti. Yine TİKA tarafından çevresinde çok büyük bir park oluşturulmuştu. Sert iklim, bol suya rağmen çevresini yeterince ağaçlandırmaya izin vermemişti.
5 Kasım 2016 Cumartesi günü Türkistan yakınlarındaki Otrar şehrine gittik. Timur, 1405 yılında Çin Seferi sırasında Otrar’da hayata gözlerini yummuş. Otrar’a giderken, bahar aylarında taşıp ovayı kaplayan Siriderya’nın kenarındaki yolu kullandık. Ovada deve, koyun, at sürüleri otluyordu. Otrar’a gitmemizin sebebi, Hoca Ahmed Yesevî’ye 16 yıl hocalık yapan Arslan Bab/Baba’nın türbesinin, dergâhının bulunduğu şehir olmasıydı. Bu türbe ve dergâh da Timur tarafından yaptırılmış. Arslan Baba’nın türbesini ziyaret etmeden Hacı Ahmed Yesevî Türbesini ziyaret hoş karşılanmıyor. Biz mecburen geleneğe uyamadık. Türbenin, dergâhın içi, dışı ve çevresi çok bakımlıydı. Ziyaretçisi de boldu.
Hoca Ahmed Yesevî’yi Türk dünyasında, Türkiye’de sevmeyen, saymayan yoktur denebilir. Horasan Erenleri vasıtasıyla duygu ve düşünceleri, hikmetleri Anadolu’ya yayılmış, başta Yunus Emre olmak üzere pek çok tasavvuf şairinin yetişmesine yol açmıştır. Horasan eri/ereni Hacı Bektaş Velî’nin hocası Lokman Perende de Yesevî halifelerindendir.Yesevî’nin soyu, kızı Gevher Şahnaz ve kardeşi Hâce Sadreddin’den üremiş ve Anadolu’ya kadar ulaşmıştır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi seyahatnamesinde soyunun Hoca Ahmed Yesevî’ye dayandığını övünerek yazmıştır.
Sempozyum, ilk Türk tarikatı Yeseviliğin, Bektaşiliğe ve Anadolu ve Balkanlardaki dinî tasavvufi edebiyata etkilerini ortaya koyması bakımından yararlı sonuçlar ortaya koymuştur. Bildirilerin yayımlanmasıyla bu sonuçlar bilim dünyasının hizmetine sunulacaktır.
Ölümünün 850. yılında Hoca Ahmed Yesevî’yi saygıyla anarak onun Türkiye Türkçesine aktarılmış iki mısrasıyla yazımızı tamamlıyoruz. Mekânı cennet olsun!
Miskin, zayıf Hoca Ahmed, yedi atana rahmet
Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçeyi
(Hayati Bice, Divan-ı Hikmet, Ankara 1993, s. 93)