MASALLAR DİYARI: NEVŞEHİR

Okuma Süresi: 9 dakika
A+
A-
MASALLAR DİYARI: NEVŞEHİR

Sönmez ABBASLI

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü

Üçbin yıllık bir tarihin temsilçisi olan, çok eskilerden “Muşkara” isimli köy gibi tanınan, daha sonralar köyden çıkmış Osmanlı sadrazam ve sultanı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa`nın çevreyi genişletme ve yapılandırılması ile  “Yeni şehir” manasına gelen Nevşehir`e yolculuk etmeyi çok arzu etmiştik. Nevşehir ilinin Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen ünlü halk ozanı Neşet Ertaş anısına 8.Uluslararası Halk Ozanları Hacıbektaş buluşmasına Hacıbektaş Veli Kültür Derneği başkanı sayın Mustafa Özcivan ve kıymetli prof. Hayrettin İvgin`in bizleri davet etmesi bu şehri görmek isteğimizi gerçekleştirdi.

          “Ana gibi yar, Nevşehir gibi diyar olmaz” derler. “Kızılırmak’ın akar güneyi, Hacı Bektaş Veli’nin yüreği, Anadolu’nun tam göbeği” gibi anılan  masallar diyarı Nevşehir yol boyu uzanan uzaktan görünen kocaman, güzel dağları, tepeleri, sınırsız ovaları, bir birinden manzaralı köyleri ile ilk andan itibaren ruhumuzu okşadı. Bu büyüleyici ve gözalıcı yeşilliklerin eşliğinde  Anadolu’nun ünlü manevi liderlerinden olan filosof Hacı Bektaş Veli’nin ruhunun dolaştığı toprağa Hacıbektaş`a  doğru yol aldık.

Nevşehir’den 45 km. mesafede bulunan Hacıbektaş  burada ilmi yuva kuran 13.Yüzyılın ünlü Türk düşünür ve gönül adamı Hacı Bektaş Veli’nin vefatından sonra onun anısına bu ismi almıştır. Ertesi gün bu mukaddes diyarda Kirşehirli halk ozanı Neşet Ertaş anısına Ozanlar Buluşması gerçekleşecek ve biz bu muhteşem organizasyona şahid olacaktık. Çeşitli ülkelerden davet olunmuş bilim adamları, akademisyen, ozan ve müzisyenlerin katıldığı gece gerçekten de hafizamızda derin izler bıraktı. Felsefi ve mana dolu, duyğu yüklü alevi türkülerinin eşliğile geçen Hacıbektaş gecelerinin yeri ise bambaşka idi.

Hacıbektaş’ta olduğumuz zaman en çok ziyaret edilen, bizim de ilk fırsatta ziyaret ettiğimiz Bektaşilik tarikatı ile ilgili mühüm eserlerin korunduğu Hacıbektaş Veli Müzesi, müzenin yanında ünlü Türk düşünürü Hacı Bektaş ve Horasan erenlerinin kabri, aynı zamanda müzenin bahçesindeki  700 yıllık tarihi dut ağacı ilgimizi çekti. Şunu da belirtelim ki, aleviler bu ağacın Hoca Ahmet Yesevi’nin Türkistan’tan fırlattığı kökten yetiştiğine inanmış,  ağacın altında dilek tutar ve saatlerce ellerini açıb dallardan dut düşmesini bekliyorlarmış.

Hacıbektaş’ta ilgi çeken tarihi mekanlardan biri de Delikli Taş olarak  bilinen Çilehane idi. İnanclara göre bir insan zayıf olsa bile günahı varsa bu delikten geçemezmiş.  Aynı zamanda Hacı Bektaş Veli’nin bu mağarada Tanrı ile baş başa kalması, ara sıra çile çıkardığı da söylenilir. Çilehane’nin “Ozanlar Yolu”nda ise Alevi-Bektaşi anlayışında “Yedi Ulu Ozan” olarak geçen Pir Sultan Abdal, Virani Kul Himmet, Şah İsmail Hatai, Fuzuli, Yemini ve Nesimi’nin yan yana dizili heykelleri duruyordu.  Çilehane’deki Zemzem Çeşmesi’nin suyundan da içip ordan ayrıldık.

Nevşehir’e gelip de, geniş bir alana yayılmış, sanki bir mozaiği andıran, pers dilinde “Güzel Atlar Diyarı” anlamına gelen Kapadokyanı görmemek  imkansızdır. Şunu da belirtelim ki, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine, bir yıl sonra ise Göreme Milli Parkı ve Kapadokya ismiyle Milli Park statüsüne alınan bu bölge eşsiz panoramaya sahiptir. Önce Kapadokya’nın nefes kesen şehirlerinden en büyüyü Derinkuyuya gittik. Derinliği yaklaşık 85 metre olan bu yeraltı şehrin 50 metresi, 8 katı ziyarete açıktır. Bütün yaşam alanlarıyla yerin altına oyulmuş bir şehirde misyonerler okulu, günah çıkartma yerinden tutmuş, ahır, kiler, yemekhane, kilise, şaraphane, çalışma odaları, uyuma ve dinlenme birimleri, toplantı odası, mezar odası, erzak depoları ve daha neler karşımıza çıktı. Yaklaşık bir saat içerisinde soğuk, ama dünyada eşi benzeri zor bulunan bu ilginc şehri keşf ettik. Bir yeraltı şehir için tüm özelliklere sahip Derinkuyu`nu bir hayli dolaştıktan sonra Göreme Açık Hava Müzesi’ne yollandık.

Kilise ve şapel kalıntıları ile dikkatçeken manastır eğitim sisteminin ilk kurulduğu yer olarak bilinen ve MS. 4. ve 13. yüzyıllar arasında manastır yaşamıyla nam salan Göreme Açık Hava Müzesi sadece Türkiye için değil, dünya için de oldukça önemli bir mekandır. Hiristiyanlık tarihinde önemli bir kişi olan Kayseri Piskoposu Aziz Basil tarafından 4. Yüzyılda bir dini eğitim ve düşünce merkezi olarak yaptırılmış ve bu gün açık müze gibi ziyaret edilen tarihi mekan kaya içine oyulmuş manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler, mutfaklar ve yaşam alanlarından oluşmaktatır. Biz de birkaç saatimizi müzeni dolaşmak ve bol bol fotoğraf çektirmekle geçirdik. Müzeden ayrılarken yol kenarında yerli ve yabancı turistler için düzenlenen kısa süreli panoramik deve turları da dikkatimizden kaçmadı. Birkaç dakika deve sırtında dolaşıp hatıra fotoğrafı da çektirtik.

Sıradaki gideceğimiz yer ise meşhur Peri Bacaları diyarı Ürgüp idi. Ürgüp`e vardığımızda hafif bir yaz yağmuru ile karşılaşsak da çok da uzun sürmeyen bu çılgın doğal afet Kapadokya çevresinde bulunan yanardağlardan püsküren lavların binyıllarca akarsuların ve rüzgarın aşındırması ile şekillenmiş, Peri Bacalarını görmemizi engelleyemedi. Bu bacalar dünyanın hiçbir yerinde burada olduğu kadar yaygın  değildir. İşte bu  yüzden  de olağanüstü güzelliğe sahip Peri Bacaları Dünyanın 7 harikasındandır.  Kapadokya’nın simgesi haline gelmiş, şapkalı, konili, sütünlu, sivri kayalı, mantar biçimli, grimsi-beyaz ile kızıl renkte olan peri bacalarını hızlı seyr edip, bu coğrafi güzellikte birkaç fotoğraf çektirip hoş anılarla geri döndük. Tabii ki, tarihi ve doğal güzellikleri ile dünyaya meydan okuyan olağanüstü masallar diyarı Nevşehir`de daha keşf edemediğimiz çok yer ve hiç bitmeyen bir masalın manzaraları var idi. Ne yazık ki, masal dünyasından gerçek hayata dönmenin zamanı gelmişti.

Önce bizi şaşkına çeviren, kısa zamanda kendine hayran bırakan, mistik havalı Nevşehir hafızamızda hiç silinmiyecek hatıralar bırakmıştı. Nevşehirli halk ozanı Semahat Sesleyen`in “Ne kadar met etsem yine de azdır, Her mevsim bir alem ne güzel yazdır. Senin aşkın ile çaldığım sazdır, Aşıklar cenneti güzel Nevşehir” diye nitelendirdiği tarihi toprakları, Hacı Bektaş Veli ruhunun dolaştığı yurdu hem hoş anılar, hem de içimizi kaplayan hüzünle terkettik.

Elveda masallar diyarı Nevşehir!