KÖYLERİN AYDINLANMA IŞIĞI KÖY ENSTİTÜLERİ

Okuma Süresi: 12 dakika
A+
A-
KÖYLERİN AYDINLANMA IŞIĞI KÖY ENSTİTÜLERİ

KÖYLERİN AYDINLANMA IŞIĞI KÖY ENSTİTÜLERİ

Dr. Mehmet YARDIMCI Türkiye Cumhuriyeti’in Temel Kültürdür – Atatürk

Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, düşünmek ve zekâyı terbiye etmektir.Öğretmenler kültürel insanlardır. Yani hem kendileri kültür sahibidirler, hem de bu özelliği muhitlerine ve bütün Türk milletine yaymakla yükümlüdürler. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yılları eğitim reformlarına dayanır. Bu reformların öncelikli olanı da öğretmen yetiştiren kurumlarda yapılmıştır.Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan zamanında Köy Eğitmeni Projesine başlanmış, bu proje ile askerliğini çavuş veya onbaşı olarak yapan yetenekli köylü gençleri, köy koşullarına uygun yerlerde altı aylık bir kurstan geçirilerek, köylerine eğitmen olarak gönderilmişlerdir. İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılmıştır. Köy Eğitmeni Projesi daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun ortamı hazırlamış ve Köy Enstitülerine geçişin bir nevi köprüsü olmuştur. Bu nedenle Köy Enstitüleri Türkiye’nin eğitim tarihinde özgün bir yere sahiptir.Köy Enstitüleri, dönemin ihtiyaçlarından doğmuştur. Köy Enstitüleri fikrini ilkin, kırsal alanda yaşayan çocuklara yönelik bir eğitim modeli araştıran İlk Öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ileri atmış ve bu fikri benimseyen Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, kendisinden önce köy eğitimine yönelik başlatılmış çalışmaların yeterli olmadığını görerek, Türk milletine özgü yepyeni eğitim kuruluşları ile köy eğitimi sorununu çözmek üzere 17 Nisan 1940’da “ziraat işlerine elverişli bulunan yerlerde, köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek” amacıyla, “Köy Enstitüleri” kurulması tasarısını Meclis’e getirmiştir. Tasarı, Meclis’te hararetli tartışmalara sahne olmuş, aldığı bütün eleştirilere rağmen 148 red oyuna karşılık 278 oyla kabul edilmiştir.Türkiye’de köy enstitüsü fikri ilk kez Amerikalı eğitim filozofu John Dewey tarafından savunulmuş, Dewey, özellikle kırsal bölgelerdeki okulların toplum yaşam merkezi haline getirilmesi gerektiğini vurgulamış, Türkiye’de okulun yerel koşullara uyarlanması sorunu eğitim felsefesinin özünü oluşturduğunu dile getirmiştir.Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda okuma yazma oranı %5 olduğu için, bunun yanında nüfusun %80’i köylerde yaşadığı için Köy Enstitüleri’nin kurulması ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil Fikret Kanad önemli çalışmalar yapmış, yazılarında zorunluluktan değil özveriyle öğrenci yetiştirecek köye göre öğretmen fikrini savunmuştur. Köy Enstitüleri, John Dewey’in iş ve eğitimi birleştirme fikrinden esinlenerek yerine getirmek için tasarlanmış, mezunların aynı anda hem okul öğretmenleri hem de toplumun eğitmeni olması beklenmiştir. Öğrenciler aslında kendi okullarını, evlerini birlikte yaparak ve yaşayarak üretim ile eğitimi kaynaştırmışlardır.Köy enstitüsü, Türkiye’de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3802 sayılı yasa ile açılan okul türü. Tamamen Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini Millî Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetmiştir.Neredeyse tüm Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak, dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç’un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kurulmuş ve amacına ulaşmış Türk eğitim tarihinin en köklü hareketi olmuştur.Köy Enstitüleri Kanunu”nun kabul edilmesiyle, 1937-1940 yılları arasında kurulmuş olan, Eskişehir-Çifteler, İzmir-Kızılçullu, Kırklareli-Kepirtepe, Kastamonu-Gölköy Köy Öğretmen Okulları, “Köy Enstitüsü” adını almışlardır. Bunlara ek olarak 1940 yılından itibaren sırayla, 1940’da: Adana-Haruniye-Düziçi, Kocaeli-Arifiye, Antalya-Aksu, Balıkesir-Savaştepe, Isparta-Gönen, Kars-Cılavuz, Malatya-Akçadağ, Kayseri-Pazarören, Samsun-Ladik-Akpınar, Trabzon-Beşikdüzü, 1941’de: Ankara-Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, Konya-İvriz, 1942’de: Sivas-Yıldızeli, Erzurum-Pulur, 1944’de: Aydın-Ortaklar, Diyarbakır-Ergani-Dicle, 1948’de: Van-Ernis Köy Enstitüleri olmak üzere 21 Köy Enstitüsü kurulmuştur.1940’ta kurulup, 1954’te kapatılan Köy Enstitülerinin etkisi, ileri yaştaki eğitimcilerin anıları arasında canlılığını korumakta ve Türk eğitim tarihinin dönüm noktası olduğu vurgulanmaktadır. Köy Enstitülerinin açılışından kapanışına kadar uygulanan eğitim metotlarının sağladığı yarara hiç bir dönemde ulaşılamamıştır. Çünkü, o eğitim kırsal kökenli gençlere, döneminin çok ötesinde çağdaş bir eğitim sunarak ekonomik ve sosyal bir değişimi tetiklemiştir. Ekonomik değişim, geneli köy çocuklarından seçilen köy enstitülerinde gerekli donanımları alan, köy için gerekli, modern tarım ve hayvancılık bilgilerine sahip olan öğretmenler, okulda eğitimin yanı sıra içlerinden çıkıp aralarına tekrar döndükleri köyde de topluma hizmet bilinciyle donatıldıklarından, yol gösterici ve halk eğitimcisi olmuşlardır. Sosyal yönden de, Köy Enstitüleri eğitimin dini inançların etkisinden bağımsız, bilimsel ve evrensel değerlere dayanan karma eğitim uygulanarak, eşitlik temel ilkesiyle kız erkek ayrımından uzak cinsiyet eşitliğini teşvik amacıyla sosyal bir yapı oluşturulmuştur. Atatürk ilke ve devrimlerine uygun, laik, bilimsel ve çağdaş bir eğitim anlayışı benimsenen Köy Enstitülerinin değerleri Atatürk’ün milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, devrimcilik ve cumhuriyetçilik ilkeleriyle bire bir uyuşmaktadır.Özgün öğretim metodu ile öğrenci merkezli uygulamalı ve yaşam boyu öğrenme prensiplerine dayanan bir eğitim modeli benimseyen Köy Enstitüleri, problem çözme ve eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesine önem veren ezberden uzak, öğretim metotları açısından dönemin çok ötesinde öncü bir yapı sergilemiştir.“Ziraat işlerine elverişli bulunan yerlerde, köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek” amacıyla kurulan Köy Enstitüleri yasasındaki marangozluk, demircilik, dokumacılık, arıcılık vb. önemsenerek savunulan tarım ve hayvancılık kültürel mirasımızın korunması açısından ön planda tutulmuştur. Pedagojik formasyon eğitimide alan öğretmenlik mesleğinin etik değerleri öğretim metotları, sınıf yönetimi, öğrenci psikolojisi gibi konularda eğitimler almışlardırKöy Enstitülerindeki öğretim programlarının önemli bir parçası da öğrencilerin hem kişisel gelişimlerine katkı koymak, hem de kendi kültürel kimliklerini anlamaları için tasarlanmış sanat ve kültür eğitimidir. Özellikle müzik, resim, heykel ve tiyatro gibi sanat dalları önemsenmiş, her öğrencinin mandolin, fülüt gibi bir müzik aleti çalmasına özen gösterilmiştir.Sosyal yaşamın okul yaşamıyla iç içe geçtiği görülen Köy Enstitülerinde kız öğrencilere temel akademik disiplinlerin yanı sıra kadınların hem bireysel, hem de toplumsal düzeyde eşitlik bilincini artırmak, etkin ve üretken olmaları amacıyla ev yönetimi, sağlık eğitimi, çocuk bakımı ve yemek gibi konularda da pratik bilgiler verilmiştir.Tarih ve coğrafya dersleriyle Türkiye başta olmak üzere dünya tarihinin öğrenilmesi amaçlanmış, Türkiye’nin fiziki coğrafyası, bitki örtüsü, iklimi, doğal kaynakları vb. konular ele alınarak ufukları genişletilmiştir.Bilim eğitimi sadece teorik değil, teorinin yanı sıra uygulamalı bir yaklaşımla gerçekleştirildiği için köylerde yaşayan bireylerin yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla temel hijyen ve ilk yardım konuları ele alınıp, sağlıklı beslenme, çocuk ve halk sağlığı, hastalıkların önlenmesi gibi hususlar üzerinde ciddi şekilde durulmuş böylece bilimsel düşünme, eleştirel düşünme gibi yaşam boyu gerekli hassasiyetlere önem verilmiştir. Köy enstitüleri Türk Milli Eğitim sisteminin şekillenmesinde önemli rol oynamış, eğitim anlayışının temel unsurlarından birinin de ahlak eğitimi olduğu fikrini yerleştirmiştir. Sosyal etkileşim ve işbirliği içinde paylaşma, dayanışma, sorumluluk, saygı ve hoşgörü gibi değerleri öğrenmiş ve uygulamışlardır.Köy Enstitüleri’nin Türkiye’nin eğitim tarihindeki önemi kadar, edebiyat tarihindeki önemi de büyüktür. Köy Enstitüsü kökenli şair ve yazarlarımızın başarısı yadsınamayacak kadar çok ve yüksektir. Köy Enstitüleri Halkbilim çalışmalarında da bir dönüm noktasıdır. Köy Enstitülerindeki halkbilim eğitimi yerel halkbilimi ve folklorunun derinlemesine inceleesinin yolunu göstermiştir. Köy Enstitüleri, nüfusun yüzde 80’inden fazlasının köyde yaşadığı, halkın büyük bölümünün okuma yazma bilmediği bir dönemde kurulması açısından önemli bir deneyimdir. ‘Eğitim üretim içindedir’ görüşünü ilke edinen Köy Enstitüleri, üretime ve kalkınmaya yönelik öğrenimi temel alan önemli ve tarihsel bir deneyim olarak ülkemiz tarihine damgasını vurmuş bir eğitim modeli olarak eğitim tarihimizde köylerin aydınlanma ışığı olarak anımsanacaktır. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50’lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.Hal böyle iken; Köy enstitülerinin kapatılma süreci 1946 yılında Reşat Şemsettin Sirer’in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla CHP döneminde başlamıştır. Reşat Şemsettin Sirer birçok köy enstitüsünü kapatmıştır, bunlardan birisi Hasanoğlan Köy Enstitüsü’dür.

Dr. Mehmet YARDIMCI